SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-MEĞAZİ

<< 1628 >>

قول الله تعالى: {يوم حنين إذ أعجبكم كثرتكم فلم تغن عنكم شيئا وضاقت عليكم الأرض بما رحبت ثم وليتم مدبرين. ثم أنزل الله سكينته - إلى قوله - غفور رحيم} /التوبة: 25 - 27/.

54. YÜCE ALLAH'IN: "HUNEYN GÜNÜNDE DE (SİZE YARDIM ETMİŞTİR.) HANİ ÇOKLUĞUNUZ SİZİ BÖBÜRLENDİRMİŞTİ DE BUNUN SİZE HİÇ FAVDASI OLMAMIŞTI' YERYÜZÜ GENİŞLİĞİNE RAĞMEN BAŞINIZA DAR GELMİŞTİ. NİHAYET ARKANIZI ÇEVİRİP GİTMİŞİNİZ. SONRA ALLAH RESULÜNE VE MU'MİNLERE SEKiNETİNİ İNDİRMİŞTİ. .. ALLAH ĞAFURDUR. RAHİMDİR."[Tevbe, 25-27] AYETİ

 

AÇIKLAMA: "Yüce Allah'ın: 'Huneyn gününde de (size yardım etmişti). Hani çokluğunuz sizi böbürlendirmişti de ... Allah gafurdur, rahimdir' buyruğu." Huneyn Zulmecaz yakınında Taife yakın bir vadidir. Onun ile Mekke arasında Arafat eihetinden on küsur millik bir mesafe vardır. Megazi alimleri der ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şewalin altıncı günü -Ramazanın bitmesine iki gün kala da denilmiştir- Huneyn'e gitmek üzere yola çıktı.

 

Bazıları da bu iki görüşü telif ederek şöyle demiştir: O, Ramozanın sonlarına doğru çıktı ve Şewalin altıncı günü yola koyuldu. Huneyn'e varış ı Şewalin onuncu gününde gerçekleşti. Buna sebep ise Malik b. Avf en-Nadrı'nin, Hevazin kabilelerini toplamış olması, bu hususta Sakifiilerin ona muvafakat ederek Müslümanlarla savaşmak üzere çıkmış olmalarıdır. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunu haber alınca üzerlerine gitmek için o da yola koyuldu.

 

Ömer b. Şebbe, Kitabu Mekke adlı eserinde Urve'den şunu nakletmektedir:

 

O Velid'e şöyle bir mektup yazdı: "İmdi sen bana Mekke'nin fethi olayını anlatmamı istiyorsun" deyip, ona Mekke fethinin zamanını zikretti. O sene Mekke'de yarım ay kalmıştı ki henüz bu süreyi aşmadan Hevazinliler ile Sakiflilerin Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile savaşmak isteği ile Huneyn'e konaklamış oldukları haberi ulaştı. Onun için çok sayıda asker toplamışlardı. Başkanları da Avf b. Malik idi.

 

Ebu Davud hasen bir senedIe Sehl b. el-Hanzaliye'nin rivayetine göre "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte Huneyn'e gittiler. Hızlıea yol aldılar. Bir adam gelerek dedi ki: Ben sizin önünüzden gittim ve şu şu dağın tepesine çıktım. Hevazinlilerin geriye kimseyi bırakmamışeasına kadınlarıyla, davarlarıyla, koyunlarıyla Huneyn'de toplanmış olduklarını gördüm. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bunun üzerine gülümseyerek: Bunlar inşallah yarın Müslümanların ganimeti olacaktır, diye buyurdu."

 

 

حدثنا محمد بن عبد الله بن نمير: حدثنا يزيد بن هارون: أخبرنا إسماعيل: رأيت بيد ابن أبي أوفى ضربة، قال: ضربتها مع النبي صلى الله عليه وسلم يوم حنين، قلت: شهدت حنينا؟ قال: قبل ذلك.

 

[-4314-] Yezid b. Harun: "Bize İsmail haberverdi, dedi ki: Ben İbn Ebi Evfa'nın elinde bir (kılıç) darbe(si izi) gördüm. Dedi ki:

 

Huneyn günü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte bu darbeyi aldım. Ona: Sen Huneyn'e katıldın mı, diye sordum. O: Bundan öncesine de (şahit olmuşumdur), dedi."

 

 

حدثنا محمد بن كثير: حدثنا سفيان، عن أبي إسحاق قال: سمعت البراء رضي الله عنه، وجاءه رجل، فقال:

 يا أبا عمارة، أتوليت يوم حنين؟ فقال: أما أنا فأشهد على النبي صلى الله عليه وسلم أنه لم يول، ولكن عجل سرعان القوم، فرشقتهم هوزان، وأبو سفيان بن الحارث آخذ برأس بغلته البيضاء، يقول: (أنا النبي لا كذب، أنا ابن عبد المطلب).

 

[-4315-] Ebu İshak dedi ki: Bera' r.a.'ya' bir adam gelerek: Ey Ebu Umare sen de Huneyn günü geri kaçmış mıydın, diye sorarken ona şöyle dediğini dinlemişimdir:

 

Bana gelince şahadet ederim ki Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem arkasını geri dönüp kaçmadı. Fakat aralarından aceleci olanlar çabucak geri çekildiler. Hevazinliler onlara ok yağdırdı. Ebu Süfyan b. el-Haris de onun (Nebiin) beyaz katırının yularlarını tutmuş olduğu halde (Allah Resulü) şöyle diyordu:

 

"Ben şüphesiz gerçek Nebiim. Ben Abdulmuttalib'in oğlu(nun oğlu)yum."

 

 

حدثنا أبو الوليد: حدثنا شعبة، عن أبي إسحاق: قيل للبراء، وأنا أسمع: أوليتم مع النبي صلى الله عليه وسلم يوم حنين؟ فقال: أما النبي صلى الله عليه وسلم فلا، كانوا رماة، فقال: (أنا النبي لا كذب، أنا ابن عبد المطلب).

 

[-4316-] Ebu İshak: "Bera'ya benim de işittiğim bir halde: Huneyn günü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte geri mi döndünüz, diye soruldu. O şöyle dedi:

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i soruyorsan asla! Onlar (Hevazinliler) iyi ok atan kimselerdi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

Ben şüphe yok ki Nebiim. Ben Abdulmuttalib'in oğluyum, diye buyurdu."

 

 

حدثني محمد بن بشار: حدثنا غندر: حدثنا شعبة، عن أبي إسحاق: سمع البراء، وسأله رجل من قيس:

 أفررتم عن رسول الله صلى الله عليه وسلم يوم حنين؟ فقال: لكن رسول الله صلى الله عليه وسلم لم يفر، كانت هوازن رماة، وإنا لما حملنا عليهم انكشفوا، فأكببنا على الغنائم، فاستقبلنا بالسهام، ولقد رأيت رسول الله صلى الله عليه وسلم على بغلته البيضاء، وإن أبا سفيان بن الحارث آخذ بزمامها، وهو يقول: (أنا النبي لا كذب).

قال إسرائيل وزهير: نزل النبي صلى الله عليه وسلم عن بغلته.

 

[-4317-] Ebu İshak, Kayslılardan bir adam Bera'ya: Huneyn günü Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i bırakıp kaçtınız mı, diye bir soru sorması üzerine, ona şöyle cevap verdiğini işitmiştir:

 

"Fakat Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kaçmadı. Hevazinliler iyi ok atıyorlardı. Bizler onlara bir hamle yapınca geri çekildiler. Bu sefer biz de ganimet toplamaya koyulduk. Arkasından bize atılan oklarla karşılaştık. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i beyaz katırı üzerine gördüm. Ebu Süfyan b. Haris de yularından tutmuştu. Bu arada: Şüphesiz ben Nebiim, diyordu."

 

(Ravilerden) İsrail ve Zuheyr: Nebi katınndan indi, dediler.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Ben şahitlik ederim ki Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem geri dönüp kaçmadı." Bera'nın cevabı kendilerinin kaçtıkları konusunda olumlu bir mana taşımakla birlikte, bunun genelolmadığını da ifade etmiş olmaktadır. O bu cevabı ile soru soranın mutlak olarak sormasının, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem dahil herkesi kapsadığına işaret etmek istemişti. Çünkü ikinci rivayetin zahiri bunu ifade etmektedir.

 

Nevevı der ki: Bu cevap oldukça edebi bir cevaptır. Çünkü soru hepiniz kaçtınız' anlamındadır. Bunun kapsamına Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem da girer. Fakat Bera: Hayır, Allah'a yemin ederim Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kaçmadı.Fakat şunlar şunlar oldu, diyerek kaçanların da kaçışlarının sürekli olmadığını, ancak atılan okların etkisi ile geri çekilmiş olduklarını ifade etmektedir.

 

"Fakat onların aceleci olanları çabuk davrandı. Hevazinliler de onlara ok attı."

 

Müellefetu'l-Kulub olmayanlardan kaçanların mazereti düşmanlarının sayıca onlardan kat kat fazla olmalarıdır.

 

"Ebu Süfyan b. el-Haris" b. Abdilmuttalib b. Haşim, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in amcasının oğludur. Mekke fethedilmede.n önce Müslüman olmuştu. Çünkü o Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına gitmek üzere çıkmış, yolda Mekke'yi fethetmek üzere yol aldığını görünce Müslüman olarak İslama güzel bir şekilde bağlanmıştı. Huneyn gazvesine de çıkmıştı, sebat gösterip geri çekilmeyenler arasında idi. İbn Ebi Şeybe tarafından zikredilen el-Hakem b. Uteybe yoluyla gelen mürsel rivayette şöyle denilmektedir:

 

Huneyn günü insanlar kaçınca Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

Ben Nebiim bunda bir şüphe yoktur. Ben Abdulmuttalib'in oğlu(nun oğlu)yum, demeye başladı. Onunla beraber sadece dört kişi kalmıştı. Bunların üçü Haşim oğullarındandı, biri de başkalarından idi. Ali ve el-Abbas da onun önünde, Ebu Süfyan b. el-Haris de dizginleri tutuyordu. İbn Mes'ud ise sol tarafta idi. (el-Hakem b. Uteybe) dedi ki:

 

Ona doğru kim gidiyor idiyse mutlaka öldürüldü.

 

Tirmizı de hasen bir senedIe İbn Ömer'in şöyle dediğini rivayet etmektedir:

 

"Huneyn günü kendimizi şu halde gördüm: İnsanlar yüz çevirip, gerisin geri gidiyorlardı. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile beraber ise yüz kişi bile yoktu."

 

Bu rivayet benim Huneyn günü sebat gösterip, yerlerinden ayrılmayan kimselerin sayısı ile ilgili tespit ettiğim en yüksek miktardır.

 

Ahmed ve Hakim, Abdurrahman b. Abdullah b. Mes'ud'un, o babasının şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Huneyn günü Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte idim. Herkes onu bırakıp geri kaçtı. Onunla birlikte muhacirlerle ensardan seksen kişi sebat gösterdi. Bizler piyade idik ve onlara arkamızı çevirmedik. İşte yüce Allah'ın üzerlerine sekinetini (huzur ve sükununu) indirdiği kimseler bunlardır."

 

Nevevı'nin Müslim şerhinde zikrettiği "onunla birlikte oniki kişi sebat gösterdi" ifadesi İbn İshak'ın zikrettiği hadisten alınmış gibidir. Onun zikrettiği rivayete göre Nebi ile birlikte el-Abbas, oğlu el-Fadl, Ali, Ebu Süfyan b. el-Haris, onun kardeşi Rabia, Usame b. Zeyd, onun anne bir kardeşi Ümmü Eymen'in oğlu Eymen, muhacirlerden Ebu Bekr ve Ömer sebat göstermişlerdir. Bunlar dokuz kişiyi bulmaktadır. İbn Mes'ud'un sebat gösterdiği de el-Hakim 'in zikrettiği mürsel rivayette geçmektedir. Böylece bunların sayısı onu bulmaktadır. el-Abbas b. Abdulmuttalib'in şiirinde ise onunla sebat gösterenlerin sayısının sadece on kişi olduğu zikredilmektedir. Bu da onun şu beyitlerinde dile getirilmiştir:

 

"Savaşta Resulullaha yardımcı olduk dokuz kişi Kaçanlar kaçmış ve geri çekilmişti. Onuncumuz ise feda etti canını

 

Allah yolunda ona isabet edenlerle acı çekmeden."

 

Sağlam olan rivayet de bu olabilir. Bundan fazla sayıyı verenler, dönmekte acelecilik edenlerin dışında kalan kimseleri de büsbütün çekilmeyenler arasında saymlşlardır.

 

Taberi der ki: Yasaklanmış olan kaçmak geri dönmemek niyetiyle yapılan kaçıştır. Düşmanın çokluğu sebebiyle bir süre kaçmak, kuwetli bir birliğe sığınmak üzere çekilmeye benzer.

 

"Ben Nebiim bunda şüphe yoktur. Ben Abdulmuttalib'in oğlu(nun oğlu)yum." Nebi efendimizin kendisini babası Abdullah'a değil de Abdulmuttalib'e nispet etmesi, Abdulmuttalib'in insanlar arasındaki şöhreti dolayısıyla yapılmış gibidir. Çünkü Abdulmutta:l

 

ib'e üstün bir şekilde anılıp hatırlanma ve uzunca bir ömür verilmişti. Oysa Abdullah böyle değildi. O genç olarak vefat etmişti. Bundan dolayı Arapların çoğunluğu Nebi efendimizi Abdulmuttalib'in oğlu diye çağırıyorlardı. Nitekim Dimam b. Sa'lebe geldiğinde: Hanginiz Abdulmuttalib'in oğlusunuz, diye sormuştu.

 

Bir diğer açıklamaya göre insanlar arasında: Abdulmuttalib'in soyundan Al'ah'a davet edecek ve Allah'ın insanlara onun vasıtasıyla hidayet vereceği ve )eygamberlerin sonuncusu olacak bir adamın çıkacağına dair yaygın bir haber Jardı. Böylelikle bilenler bunu hatırlasın diye kendisini Abdulmuttalib'e nispet etmiştir. Bu hususta Araplar arasında yaygın bir hal almıştı. Seyf b. 21 Yezen bunu eskiden beri Abdullah, Amine ile evlenmeden önce Abdulmuttalib'e zikretmiş idi.

 

Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem da ashabına mutlaka galip geleceğine dikkatlerini çekmek istemiş, güzel akıbtin takvalılara ait olduğu hususunu hatırlatmak, böylelikle onun geri çekilmeyip sebat gösterdiğini bildikleri takdirde kalplerinin güçlenmesini sağlamak istemişti.

 

Nebi efendimizin: "Şüphesiz" demesi nübuwet vasfı ile birlikte yalan söylemenin imkansız olduğuna bir işaret taşımaktadır. Böylelikle o: Ben Nebiyim, Nebi de yalan söylemez. Ben söylediklerimi yalan söylemiyorum ki yenileyim. Hem ben yüce Allah'ın bana vaat etmiş olduğu yardım ve zaferin hak olduğuna da kesin olarak inanıyorum. Dolayısıyla benim kaçmam da caiz değildir, demiş gibidir.

 

Onun (şüphesiz) sözü: Ben gerçekten bir Nebiyim. Bunda bir şüphe, bir yalan yoktur demektir, diye de açıklanmıştır.

 

 

Hadisten Çıkarılan Bazı Sonuçlar

 

1- Konuşurken güzel bir edeble konuşmak

 

2- Güzel bir cevap vermek suretiyle sorunun güzel sorulmasına işaret etmek ve kendisini beğenmenin yerilecek bir özellik olduğuna dikkat çekmek.

 

3- Cahiliye döneminde ölmüş olsalar dahi babalara intisap etmek caizdir. Bunun yasaklanması ise savaşın dışındaki haller için yorumlanır. Böbürlenme ve büyüklenmeye dair ruhsat da bu kabildendir. O da savaşta caizdir, savaş dışında caiz değildir.

 

4- Allah yolunda ölmek tehlikesine atılmak caizdir. Çünkü "Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem yüce Allah'ın vaadi dolayısıyla zafere kavuşacağından kesin olarak emindi. Allah'ın vaadi de haktır" denilemez. Çünkü Ebu Süfyan b. el-Haris de katırının yularını tutarak onunla birlikte sebat göstermişti. Onun ise Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in bu husustaki yakıni gibi bir yakıne sahip olduğu söylenemez. Yine bu durumda Ümmü Eymen'in oğlu Eymen de daha önce el-Abbas'ın şiirinde işaret olduğu gibi şehit düşmüştü.

 

5- Katıra binmenin sebatı daha bir arttırıcı olduğuna işaret vardır .. Çünkü erkek hayvanlara binmek kaçmaya ve geri dönmeye hazırlıklı olmak izlenimini verir. Ordunun kumandanı kendisini kaçmamaya hazırlamış ve bunun gerekli sebeplerini de yerine getirmiş ise elbetteki ona uyanların sebat göstermelerini daha çok teşvik edici bir haldir.

 

6- Kumandanın savaşta kendisini açıkça ortaya koyması kahramanlığı daha da ileri derecede ifade eder ve düşmana aldırış edilmediğini gösterir.

 

 

حدثنا سعيد بن عفير قال: حدثني ليث، حدثني عقيل، عن ابن شهاب. وحدثني إسحاق: حدثنا يعقوب بن إبراهيم: حدثنا ابن أخي ابن شهاب: قال محمد بن شهاب: وزعم عروة بن الزبير: أن مروان والمسور ابن مخرمة أخبراه:

 أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قام حين جاءه وفد هوازن مسلمين، فسألوه أن يرد إليهم أموالهم وسبيهم، فقال لهم رسول الله صلى الله عليه وسلم: (معي من ترون، وأحب الحديث إلي أصدقه، فاختاروا إحدى الطائفتين: إما السبي، وإما المال، وقد كنت استأنيت بكم). وكان أنظرهم رسول الله صلى الله عليه وسلم بضع عشرة ليلة حين قفل من الطائف، فلما تبين لهم أن رسول الله صلى الله عليه وسلم غير راد إليهم إلا إحدى الطائفتين، قالوا: فإنا نختار سبينا، فقام رسول الله صلى الله عليه وسلم في المسلمين، فأثنى على الله بما هو أهله، ثم قال: (أما بعد، فإن إخوانكم قد جاؤونا تائبين، وإني قد رأيت أن أرد إليهم سبيهم، فمن أحب منكم أن يطيب ذلك فليفعل، ومن أحب منكم أن يكون على حظه حتى نعطيه إياه من أول ما يفيء الله علينا فليفعل). فقال الناس: قد طيبنا ذلك يا رسول الله، فقال رسول الله صلى الله صلى وسلم: (إنا لا ندري من أذن منكم في ذلك ممن لم يأذن، فارجعوا حتى يرفع إلينا عرفاؤكم أمركم). فرجع الناس، فكلمهم عرفاؤهم، ثم رجعوا إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم فأخبروه أنهم قد طيبوا وأذنوا. هذا الذي بلغني عن سبي هوازن.

 

[-4318 - 4319-] Muhammed b. Şihab dedi ki: Urve b. Zubeyr'in dediğine göre Mervan ile Misver b. Mahreme kendisine şunu haber vermişlerdir:

 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Hevazin heyeti kendisine Müslümanlar olarak geldiklerinde ayağa kalkmış, kendisinden mallarını ve alınan esirlerinin geri verilmesini istemişlerdi.

 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem da şöyle buyurmuştu: Benimle beraber gördüğünüz kimseler de vardır. Benim en sevdiğim söz de doğru olanıdır. Şu iki şeyden birisini seçiniz ya esirlerinizi ya da mallarınızı. Çünkü ben size süre tanımış bulunuyorum. -Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Taiften döndükten sonra onlara on küsur gece mühlet vermişti.-

 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in kendilerine ancak iki şeyden birisini geri vereceğini açıkça anlayınca bizler esirlerimizi tercih ediyoruz, dediler. Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Müslümanlara hitap etmek üzere ayağa kalktı. Yüce Allah'a layık olduğu şekilde övgülerde bulundu, sonra şöyle buyurdu:

 

İmdi şüphesiz kardeşleriniz bize tevbe edenler olarak geldiler. Ben de onlara esirlerini geri vermeyi uygun gördüm. Aranızdan bunu gönül hoşluğuyla yapmak isteyen yapıversin. Fakat aranızdan hakkını elinde tutmak isteyenler de yüce Allah'ın bize ihsan edeceği ilk fey"den (ganimetten) ona vermemizi beklemek şartıyla yapıversin.

 

Herkes: Ey Allah'ın Resulü, biz bunu gönül hoşluğuyla verdik, dedi. Fakat Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Bizler bu hususta aranızda kimlerin izin verdiğini, kimin vermediğini bilemiyoruz. Bunun için geri dönün de arifleriniz sizin kanaatlerinizi bize bildirsinIer.

 

İnsanlar geri döndü, arifleri de onlarla konuştu. Daha sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e dönerek gönül hoşluğuyla kabul ettiklerini ve izin verdiklerini ona haber verdiler. İşte Hevazinlilerden alınan esirler ile ilgili olarak bana ulaşan budur."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Hevazin heyeti Müslümanlar olarak ona geldiğinde kalkmış." ez-Zühri bu olayı bu yolla muhtasar olarak zikretmiş bulunmaktadır. Musa b. Ukbe, el-Megazi'de bunu uzunca zikretmiştir. Onun lafzı ile olay şöylir:

 

"Daha sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şewal ayında Taif'ten Ci'rane'ye gitti. Orada da Hevazinlilerin esirleri bulunuyordu. Hevazinlilerin heyeti Müslümanlar olarak onun huzuruna geldi. Aralarından eşrafından dokuz kişi de vardı. Müslüman olup, bey'at ettiler. Sonra onunla konuşurak:

 

Ey Allah'ın Resulü, aldığınız esirler arasında annelerimiz, kızkardeşlerimiz, halalarımız, teyzelerimiz vardır. Bunlar sebebiyle ise kavimler rüsvay olur, dediler. 

 

Allah Resulü: Ben sizin için talepte bulunacağım. Fakat ganimetler paylaştırılmış bulunuyor. Siz şu ikisinden hangisini daha çok istersiniz, esirleri mi yoksa malları mı, diye buyurdu. Onlar:

 

Ey Allah'ın Resulü, sen bizi şerefe talip olmak ile mal istemek arasında muhayyer bıraktın. Biz elbette şerefi daha çok severiz, biz ne bir koyun ne de bir deve için ağzımızı açarız, dediler.

 

Allah Resulü bunun üzerine:

 

(Bunlardan) Haşimoğullarının payına düşenler size aittir. Sizin için de Müslümanlarla konuşacağım. Siz de onlarla konuşun ve Müslüman olduğunuzu açığa vurun, diye buyurdu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem öğle namazını kıldıktan sonra onlar da ayağa kalktılar, hatipleri konuşmaya koyuldu. Oldukça beliğ konuştular, Müslümanları da esirlerini kendilerine geri vermek için teşvik ettiler. Onlar konuşmalarını bitirdikten sonra Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ayağa kalktı. Onlar adına iltimasta bulundu,

 

Müslümanları bu işe teşvik etti ve: Ben Haşim oğullarının payına düşenleri onlara geri verdim, diye buyurdu."

 

"Ben sizi beklemiştim." Yani gelirsiniz diye esirleri paylaştırmayı geciktirmiştim. Fakat siz daha da geç geldiniz.

 

"Bunu gönül hoşluğu ile geri vermek isteyen" yani karşılıksız ve kendi rızasıyla geri vermek isteyen, demektir.

 

"Herkes: Biz bunları gönül hoşluğuyla geri veriyoruz, dedi." Musa b. Ukbe'nin rivayetinde: "Herkes ellerinde olanı geri verdi. Ancak az sayıda bazı kimseler fidye istediler."

Sözü geçen Amr b. Şuayb yoluyla gelen rivayette de şöyle denilmektedir:

 

"Muhacirler: Bize ait olan da Allah'ın Resulüne aittir, dediler. Ensar da aynı şeyi söylediler. Akra b. Habis dedi ki: Ben ve Temim oğulları ise böyle yapmıyoruz. Uyeyne de: Ben ve Fezare oğullarına ait olan için böyle demiyoruz, dediler. elAbbas b. Mirdas da: Bana ve Süleym oğullarına ait olanı da vermiyoruz, dedi. Süleym oğulları: Hayır, bize düşen Allah Resulüne aittir dediler.

 

Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Sizden hakkını sımsıkı elinde tutan kimse için her bir kişiye karşılık olarak elde edeceğiniz ilk ganimetten altı pay verilecektir deyince, gelenlere hanımlarını ve çocuklarını geri verdiler."

 

 

حدثنا أبو النعمان: حدثنا حماد بن زيد، عن أيوب، عن نافع: أن عمر قال: يا رسول الله.

وحدثني محمد بن مقاتل: أخبرنا عبد الله: أخبرنا معمر، عن أيوب، عن نافع، عن ابن عمر رضي الله عنهما قال:

 لما قفلنا في حنين، سأل عمر النبي صلى الله عليه وسلم عن نذر كان نذره في الجاهلية، اعتكاف، فأمره النبي صلى الله عليه وسلم بوفائه.

وقال بعضهم: حماد، عن أيوب، عن نافع، عن ابن عمر.

ورواه جرير بن حازم، وحماد بن سلمة، عن أيوب، عن نافع، عن ابن عمر، عن النبي صلى الله عليه وسلم.

 

[-4320-] İbn Ömer r.a. dedi ki: "Huneyn'den geri döndüğümüzde Ömer Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e cahiliye döneminde iken yapmış olduğu bir itikaf adağı hakkında soru sordu. Allah Resulü de ona o adağını yerine getirmesini emretti."

 

 

حدثنا عبد الله بن يوسف: أخبرنا مالك، عن يحيى بن سعيد، عن عمر بن كثير بن أفلح، عن أبي محمد مولى أبي قتادة، عن أبي قتادة قال:

 خرجنا مع النبي صلى الله عليه وسلم عام حنين، فلما التقينا كانت للمسلمين جولة، فرأيت رجلا من المشركين قد علا رجلا من المسلمين، فضربته من ورائه على حبل عاتقه بالسيف فقطعت الدرع، وأقبل علي فضمني ضمة وجدت منها ريح الموت، ثم أدركه الموت فأرسلني، فلحقت عمر بن الخطاب فقلت: ما بال الناس؟ قال: أمر الله عز وجل. ثم رجعوا، وجلس النبي صلى الله عليه وسلم فقال: (من قتل قتيلا له عليه بينة فله سلبه). فقلت: من يشهد لي، ثم جلست، قال: ثم قال النبي صلى الله عليه وسلم مثله، فقمت، فقلت: من يشهد لي، ثم جلست، قال: ثم قال النبي صلى الله عليه وسلم مثله، فقمت، فقال: (ما لك يا أبا قتادة). فأخبرته، فقال رجل: صدق، وسلبه عندي، فأرضه منه. فقال أبو بكر: لاها الله إذا، لا يعمد إلى أسد من أسد الله يقاتل عن الله ورسوله صلى الله عليه وسلم فيعطيك سلبه. فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (صدق، فأعطه). فأعطانيه، فابتعت به مخرفا في بني سلمة، فإنه لأول مال تأثلته في الإسلام.

 

[-4321-] Ebu Katade dedi ki: "Huneyn yılı Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte (sefere) çıktık. Düşman ile karşılaş

 

tığımızda Müslümanlar bir ileri bir geri gitti. Müşriklerden bir adamın Müslümanlardan birisinin tepesine çıkmış olduğunu gördüm. Ben de arkasından omzunun üzerine kılıçla bir darbe indirdim. Zırhını kopardım. Üzerime gelerek beni öyle bir kucakladı ki, ondan ölümün kokusunu aldım. Fakat sonra ona ölüm yetişince beni bıraktı. Ömer'e yetişerek: İnsanlara ne oluyor, dedim. O, yüce Allah'ın emri dedi.

 

Sonra (kaçışanlar) geri döndüler. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem da oturup şöyle buyurdu: Kim ona dair bir delili bulunduğu halde birisini öldürmüş ise onun selebi ona aittir. Bunun üzerine ben kalkıp:

 

Benim lehime Kim şahitIik eder dedim, sonra oturdum. Daha sonra Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem yine bir önceki sözünü tekrarladı. Yine ayağa kalktım. Allah Resulü: Neyin var, ey Ebu Katade dedi. Ben de ona durumu haber verdim. Bir adam: O doğru söylüyor, onun selebi bende bulunuyor. Benim yerim e onu sen razı et, dedi.

 

Bu sefer Ebu Bekr: Allah'a yemin olsun böyle bir şeyolmaz, dedi. Allah'ın arslanlarından bir arslan kalkacak, Allah ve Resulü için savaşacak ve (öldürdüğü kimsenin) selebini de sana verecek. (Böyle bir şeyolmaz.)

 

Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Doğru söylüyor, selebini ona ver dedi, o da bana selebimi. verdi. Onun karşılığında Selime oğullarından bir bahçe satın aldım. Şüphesiz o benim Müslüman olarak edindiğim ilk mal olmuştu."

 

 

وقال الليث: حدثني يحيى بن سعيد، عن عمر بن كثير بن أفلح، عن أبي محمد، مولى أبي قتادة قال: لما كان حنين، نظرت إلى رجل من المسلمين، يقاتل رجلا من المشركين، وآخر من المشركين يختله من ورائه ليقتله، فأسرعت إلى الذي يختله، فرفع يده ليضربني، وأضرب يده فقطعتها، ثم أخذني فضمني ضما شديدا حتى تخوفت، ثم ترك، فتحلل، ودفعته ثم قتلته، وانهزم المسلمون وانهزمت معهم، فإذا بعمر بن الخطاب في الناس، فقلت له: ما شأن الناس؟ قال: أمر الله، ثم تراجع الناس إلى رسول الله صلى الله عليه وسلم، فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (من أقام بينة على قتيل قتله فله سلبه). فقمت لألتمس بينة على قتيلي، فلم أر أحدا يشهد لي فجلست، ثم بدا لي فذكرت أمره لرسول الله صلى الله عليه وسلم، فقال رجل من جلسائه: سلاح هذا القتيل الذي يذكر عندي، فأرضه منه، فقال أبو بكر: كلا، لا يعطه أصيبغ من قريش ويدع أسدا من أسد الله، يقاتل عن الله ورسوله صلى الله عليه وسلم. قال: فقال رسول الله صلى الله عليه وسلم فأداه إلي، فاشتريت منه خرافا، فكان أول مال تأثلته في الإسلام.

 

[-4322-] Ebu Katade'nin azadlısı Ebu Muhammed'den rivayete göre Ebu Katade dedi ki:

 

"Huneyn gününde Müslümanlardan bir adamın müşriklerden bir adam ile savaşmakta olduğunu gördüm. Müşriklerden bir başkasının ise arkasından o müslümanı öldürmek üzere ona tuzak kurmaya çalıştığını gördüm. Ben onu tuzağa düşürmek isteyenin üzerine hızlıca gittim. Bana darbe indirmek üzere elini kaldırınca ben de eline kılıcımı indirdim ve elini kopardım. Daha sonra beni yakalayıp öyle bir kucakladı ki korkuya kapıldım. Sonra diz üstü çöktü ve çözülüp gevşeineye başladı. Üzerimden onu ittikten sonra öldürdüm. Müslümanlar geri kaçınca ben de onlarla birlikte geri kaçtım. Diğer Müslümanlarla birlikte Ömer b. el-Hattab'ı da gördüm. Ona:

 

İnsanlann bu hali nedir diye sordum. O:

 

Allah'ın emri dedi. Daha sonra herkes Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in yanına geri döndü.

 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Her kim birisini öldürdüğüne dair bir delil ortaya koyacak olursa o öldürdüğün ün selebi ona aittir, diye buyurdu. Ben de öldürdüğüm o kişiye dair bir delil aramak amacıyla ayağa kalktım. Bana şahitlik edecek kimseyi görmeyince oturdum. Sonra içimden onu söylemek geldi, ben de durumunu Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e anlattım. Yanımda oturanlardan bir adam:

 

Onun sözünü ettiği o maktulün silahı benim yanımda bulunuyor. Ona karşılık benim yerim e sen onu razı et, dei.

 

Ebu Bekr: Asla! Allah ve Resulü uğrunda çarpışan Allah'ın arslanndan bir arslanı bırakıp da Kureyş'ten zayıf, güçsüz birisine onu vermeyecektir, dedi.

 

(Ebu Katade) dedi ki: Bunun üzerine Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem kalktı ve onu bana verdi. Ben de onun bedelinden bir bahçe satın aldım. Benim İslam'da edindiğim ilk mal o oldu."

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Müşriklerden bir adamın Müslümanlardan birisinin üstüne çıktığını gördüm." Bundan sonraki Leys yoluyla gelen rivayette şöyle denilmektedir: "Müslümanlardan bir adamın müşriklerden birisi ile çarpışmakta olduğunu, müşriklerden bir başkasının da ona tuzak kurmaya çalıştığını gördüm." Yani onu gafil avlamak istediğini gördüm.

 

"Omzuna" yani ridanın omuza yerleştirildiği yere.

 

"Ondan" aşırı şiddetinden "ölümün kokusunu aldım." Bu ifadeleriyle o müşrik kişinin oldukça güçlü olduğunu anlatmaktadır.

 

"Daha sonra ölüm ona yetişti de beni bıraktı" saldı. "Allah'ın emri" Allah'ın hükmü, kazası, takdiri demektir.

 

"Ebu Bekr es-Sıddik: Allah'a yemin ederim olmaz! Allah'ın arslanlarından birisi Allah ve ResuIü adına savaşacak ve onun selebi sana verilecek ha!" Bu sana:

 

Ben bunu yapacağım, diyen bir kimseye senin kalkıp: Allah'a yemin ederim ben de bunu yapmam, deme ne benzer. İfadenin takdiri: Allah'a yemin ederim ... Resulullah kahramanlığı itibariyle bir arslana benzeyen Allah'ın dini ve Resulü uğrunda savaşan birisinin hakkını alıp gönül hoşluğu olmaksızın, rızası olmadan onu sana vermeyecektir, şeklindedir.

 

"Onun selebini" selebin Ebu Katade'nin mülkü olması itibariyle selebi ona izafe etmiştir.